DOLAR 39,9022 0.08%
EURO 47,0847 0.33%
ALTIN 4.274,520,37
BITCOIN 4293107-1.99204%
Tekirdağ
26°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

TAŞERON ŞİRKET ÇALIŞANLARININ DURUMU VE HAKLARI

ABONE OL
24 Şubat 2016 22:39
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Herkesin yolu bir şekilde devlet hastanelerine  düşmüştür mutlaka . Daha kapıdan ilk girdiğinizde ; karşınıza çıkan personel genellikle taşeron firmanın elemanıdır. Temizlikçidir, güvenlikçidir, hasta nakliyecisidir veya hasta bakıcısıdır. Hatta bir çok teknik personelin bile ; taşeron firma  elamanı durumunda olduğunu hissedersiniz.

Doktora randevu alacaksanız ; bankonun ardında oturup ,    bilgisayarın başında size “kime randevu istiyorsunuz ” diye soran personel de , gelecekten umudu olan ; taşeron elamanı genç insanlardan biridir mutlaka … Yüzleri pek gülmez ama büyük bir hızla işlerini yapmaya çalışırlar ; ya bizi , birileri çalışmazken görürse korkusuyla.

Taşeron elemanı olarak iş bulabilen (!)  torpilli-şanslı insanlardan biriyseniz eğer, birilerine  bir minnetiniz var demektir. Bu minnet nedeniyle  ; haksızlıklar karşısında  sesinizi çıkaramazsınız , hayır diyemezsiniz . Çünkü size iş bulan kişiye karşı mahçup olma durumunuz söz konusudur . Belki de daha önemlisi işsiz kalma korkusudur. Aksi halde yeni yılda değişecek elemanlar listesinde yerinizi çoktan almış olursunuz. Hele ki parti kanalıyla bulduğunuz o işten bir kere atılırsanız , sizi parti bile kurtarmaz . Çünkü siz iyi çalışmayan , itiraz eden , ses çıkaran , dilini yutmamış bir eleman olarak yaftalanırsınız . Sizin gibiler , hakkında referans olunacak, yani iş bulunacak insan değilsinizdir artık. Ve mimlenirsiniz damgalanırsınız.

Diğer taraftan hastanelerde kadrolu memur ve işçi olanlar da genellikle “sarı renkli”  sendikalara ,” gönüllü “(!?) olarak üye olmuşlardır ve onların da sesi çıkmaz , çıkamaz . Aksi halde memleket haritası önünüze konur , tayininizi nereye istersiniz diye kibarca size soruluverir. Eğer hala uslanmadıysanız  , sizi kurtaracak kimseleri bulamazsınız ve bir şekilde işsiz kalırsınız . Tabii ki yine damgalanmış olarak.

Son yıllarda çok sık gündeme geliyor olsa bile ; sorun bir türlü çözülmemektedir. Nedeni 2001 krizi sonrası IMF ve Dünya Bankasına verilmiş olan taahhütlerdir. Bu taahhütlere göre devlet memuru ve kadrolu işçi sayısı ; oransal olarak azaltılacak , yerine hizmetlerin aksamaması için “hizmet alımı”yoluyla taşeron firmalardan işgücü kiralaması yapılacaktır. Özellikle son 13 yıldır yaşanan trajedinin temel nedeni budur.

Taşeron da çalışanlarla ilgili olarak ifade ettiğimiz şeyler yalnızca sağlıktaki uygulamalar değildir. Bu durum belediyeler dahil olmak üzere tüm devlet kuruluşları için geçerlidir. Temel amaç “devlet kadrosunda olmayan ve iş güvencesiz olarak çalışan” insanlar grubu oluşturmaktır. Sonuçta bu şekilde çalışmak zorunda kalan insanlar ; bağımsız  sendikalaşma   ve  benzeri özlük haklarından yoksun bir şekilde çalışmaya devam edebilmektedirler. Aksi halde kapının önünü görmek fıtratlarında  var demektir. Devlet katında bu şekilde   insan çalıştırmanın gerekçesi ise “devletin maliyetlerini” düşürmektir.

( Maliyet düşürme  konusu kesinlikle doğru değildir.Bir başka yazımda, somut rakamlarıyla bu konu üzerine yazı yazmayı planlıyorum.)

Taşeron firmalarda çalışan insanlarımızın sorununu yazmak için hastaneleri örnek aldığımız için ; yine hastane üzerinden örneğimizi sürdürmek istersek ;  taşeron elemanları olarak çalışan insanlar, kaç yıldır çalışıyor olursa olsunlar , aldığı ücret 1100 tl.dir . Bu ücretin dışında , özlük hakkı olarak da , yıllık izin kulanma hakları vardır.

Bilindiği gibi şu anda ülkemizde asgari ücret 1000 ,54 tl dir. Yani bir taşeron elemanı sağlık çalışanı , asgari ücretten sadece 100 tl fazla kazanmaktadır. Bu durumda bahsi geçen insanların yaşama şansı bile , hemen hemen kalmamaktadır. Çünkü Türk-iş Konfederasyonunun yaptığı araştırmaya göre bekar bir kişinin aylık geçim maliyeti ; kasım ayı sonu itibariyle 1684 tl.dir. (Türk-iş hükümet yanlısı bir konfederasyondur.)

Bu durumda 1100 tl ücret ile çalışmak zorunda kalan genç insanlarımızın evlenme ve 3  çocuk yapma şansları hemen hemen yok gibidir. Yani eski deyimiyle toplumun ” zürriyeti” kesilmektedir. Bu koşullarda kimse evlenmeye cesaret edemeyecek durumdadır. Zaten genç nüfusun evlilik yaşları da 30 lu yaşların üzerine çıkmıştır. Ne kadar zorlarsanız zorlayın gerçeği değiştirmek mümkün değildir.

Artık akılcı politikalar izleme zamanı gelmiş ve geçmektedir. Herşeyden önce ;  bu kölelik düzenine son vermek şarttır.

Kafamızı kumdan çıkartmak zorundayız.

Toplumun geleceğini kimse karartma hakkına sahip değildir…….

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.